Geçtiğimiz yıl içinde bu bebeğin ağırlıklı olarak güç kaynağında bazı değişiklikler yapmak durumunda kalmıştım. Nedeni ise sistemimi "bi-amp" olarak kullanmaya başlamamdan ötürü yaşadığım ufak hız problemi ve etrafa fazlaca saçılmam idi. Bas sürücüler için yaptığım iki mono amplinin (burada) üzerine bu iki parçalı canavar eklenince manzara pek hoş olmamıştı.
Çift parçalı dizaynı teke indirdim. Bu sayede sadece yerden değil, fazlaca kullanmış olduğum kablolardan da kurtuldum. Ayrı kutu içinde bulunan güç trafolarını ampli içine taşıdım. Kullanmış olduğum Kemet Peh169 kondansatörlerin sayısını da yarıya düşürdüm. Güç kaynağının topolojisi ise CRC den CLC ye dönüştü yani indüktör filtreli yapıya terfi ettim. Detaylar aşağıdaki denemeler ve sonuç kısmında.
En başlarda bu devasa kondansatörlerden tam 16 adet kullanmam bazı insanların tepkisini çekmişti. Normalde güç kaynağının son katında bir adet kullanmak (toplamda 4 adet) bana da yeterli geliyordu fakat farklı güç kaynağı dizaynlarını deneyebilmek ve en iyisini bulabilmek adına bu şekilde bir yol izledim. Bağlantı noktaları vidalı olduğu için kolay ve hızlı denemeler yapabildim.
Fotoğraflarda trafolar görünmüyor. Orta kısımdaki, üzerinde "soft switch" ve indüktörlerin monte edildiği aluminyum şasenin hemen altındalar.
Denemeler ve sonuç :
Güç kaynağı üzerindeki ilk denemem, standart hali olan, CCRCC şeklinde olmuştu. Birkaç ay sonra, cihaz ve kulağım sese alıştıktan sonra farklı kurgulara geçtim. Tablo şu şekilde :
1- CCRCC | Nelson Pass'ın önermiş olduğu klasik güç kaynağı dizaynı. |
2- CRCRCC | 1'den daha müzikal, eksi yanı ise yok. |
3- CRCRCRC | 1 ve 2 'ye göre zayıf dinamikler, 2'ye denk müzikal. |
4- CRCLCC | 1 ve 2 gibi dinamik, çok daha müzikal ve realistik. |
5- CLCC | 1 ve 2 gibi dinamik, 4'e çok yakın derecede müzikal ve realistik. |
Denemelerden (1, 2 ve 3) ilk çıkan sonuç biraz şaşırtıcı oldu. Süper düşük esr değerine sahip Kemet Peh169 evet iyiydi ama çıkışta paralellenince çok daha iyi oluyordu. Enstrümanlar daha atak, ziller daha canlı, özetle daha dinamik ve hızlı çalıyordu. Dikkat ederseniz toplam kapasitansımız aynı sadece dirençlerin yerleri ve adetleri değişiyor. Dünya paralara satılan o amplilerin sesi kulağıma neden ölü gibi geliyor şimdi daha iyi anlamıştım :)
İndüktörlü lineer güç kaynakları yaptığımı bloğumu takip edenler bilir. F5 üzerinde de indüktör denemesi yapmayı iple çekiyordum. 4 nolu deneme muazzam netice vermişti. Ensrümanlar sadece daha dinamik değil daha gerçekçi çalmaya başlamışlardı. Arka plan gürültüsünde de ciddi düzeyde azalma olmuş, boşluk ve büyüklük hissi artmıştı.
Direnç yerine indüktör kullanmanın bir dizi artıları var. Bence en önemli artısı köpek balığı şeklindeki "ripple" figürünü gerçek sinüs dalgaya dönüştürüyor olması.
Rektifiye kısmında da epeyce denemelerim oldu. En başta kullandığım IXYS-Fred köprüler hiç fena değildi. Hızlı ve yumuşak geçiş "soft recovery" olmasını önemli olarak görüyorum. Nelson Pass'ın da özellikle "soft recovery" tip çözümleri tercih ettiğini okumuştum. Hazır rektifiye çözümü arayanlara kullandığım IXYS 'leri önerebilirim. Kesinlikle standart köprülerin ötesinde bir performansa sahipler. Sonraları Vishay Mur2030 diyotlardan yaptığım rektifiye çözümüyle sanki bir parça daha dinamik bir netice elde etmiştim. Son noktayı ise 15 amperlik Cree SIC diyotlardan yaptığım rektifiye çözümüyle koydum. SIC diyotları nerede kullansam fark yaratıyor !
Şu an 5 nolu güç kaynağı ile devam ediyorum. Bu bebek harika çalıyor...
No comments:
Post a Comment